18 Kasım 2013 Pazartesi

ÇÖKELTME TANKI

Evsel atıksu arıtma tesisi biyolojik çökeltme tankları havalandırma havuzlarından sonra yer alır ve atıksudaki üst faz suyu ile çamur fazının oluşturulduğu yapılardır. Bu yapılarda üst fazda bulunan su savak yapısından tankı terk ederken, dipte bulunan düşük katı oranlı  çamur ise çamur yoğunlaştırma tankına ve geri devir hattına gönderilir. Sistemde ki çamurun ne zaman ve hangi oranda çekileceği, geri devir ettirileceği, çamur hacim indeksine(SVI) bakılarak belirlenir. Çamurun büyük bir kısmı geri devir ettirilir. Bunun amacı sistemdeki bakteri popülasyonunu korumaktır. Çökeltme tankları dairesel ve dikdörtgen planlı olarak yapılabilir. Genellikle dairesel çökeltme tankları tercih edilir. Çökeltme tanklarının projelendirilmesinde esas alınan parametreler savak yükü, yüzey yükü ve hidrolik bekletme süresidir. Bu parametreler AATTUT' nde belirtilen değerleri sağlamalıdır.

10 Nisan 2013 Çarşamba

TERS OSMOS BAĞLANTI ŞEMASI

İnsanoğlunun günlük hayatta en çok ihtiyaç duyduğu suyun artık belirli bir işlemden geçirilerek kullanımı iyiden iyiye artmış durumda. İçme suyu çoğu il ve ilçelerde artık sıkıntı haline dönüşmüş durumda. Vatandaşlarımızın birçoğu damacana ve pet şişe sularından kullanmak istememekte ve bunun alternatifi olan evlerine arıtma, diğer bir tabirle tezgah altı ters osmos arıtma cihazı kurdurtmaktalar. Bu cihazların hasarları ve diğer husularda zorluk çekmemeleri için cihazının akış diyagramını paylaşma ihtiyacı duydum. İnşallah yararlı olmuştur. Herkese sağlıklı içme suyu tüketmeleri dileklerimle :)

*Not: POMPALI ters osmoslarda ;
motor 4 yollu vana shut ile membran arasında bulunur...
Membran ve son karbon filtresi birbirine bir yarım çember ile tutturulmuş olur.
Suyunuzun kireç oranı ve çözünmüş katı maddesi (TDS) ne kadar fazla ise membranınız daha çabuk tıkanır, mümkünse membranı ve diğer filtreleri seneden seneye yenileyiniz.

2 Mart 2013 Cumartesi

SU YUMUŞATMA SİSTEMLERİ


Su yumuşatma denilen işlem; su yumuşatma cihazları marifeti ile cihazları saf suyun ihtiva ettiği magnezyum ve kalsiyum gibi elementleri ayrıştırmak ile yükümlüdür. Söz konusu işlem su yumuşatma cihazlarında; iyon değişim mantığı ile görev ifa eden katyonik reçine tarafından gerçekleştirilir. Reçinenin üstlenmiş olduğu görev tam olarak; sudaki magnezyum ve kalsiyum iyonlarını tutup, yerine sodyum iyonlarını suya dahil eder. Reçinenin bir diğer görevi de; litredeki bir mili gramdan fazla ölçekte olan manganez ve demir iyonlarının geçişine izin vermemektir. Manganez ve demir oranı demin bahsettiğimiz orandan yüksek olan sular; muhakkak bir ön artıma sistemine tabi tutulmalıdır. Uzun süre görev yapan reçine “doyma” olarak adlandırılmış duruma gelir. Dolayısı ile reçinede sodyum iyonu kalmaz. Bu durumda reçine; tuzlu su kullanımı ile tekrar sodyum barındırır hale getirilir.





Yumuşatılmamış ( Sert ) Su Kullanılması Durumunda Hangi Problemler Baş Gösterir?
İki hidrojen ve bir oksijenin dizilimi ile meydana gelen su; içinde bulunan magnezyum, manganez, demir ve kalsiyumdan arıtılmaz ise, kullanıldığı mecralara büyük zararlar verebilir. Sanayide ve evlerde kullandığımız suyun yumuşatılmadığı taktirde verebileceği zararları dilerseniz birlikte inceleyelim.

İmalat Yapan Atölye ve Fabrikalarda Sert Su Kullanılması Ne Gibi Problemlere Neden Olur?
Yumuşatılma işlemine tabi tutulmayan su; özellikle sanayi ve endüstri alanında tamir olması zor problemlere neden olur. Yumuşatılmamış su nedeni ile sanayi kazanlarında kireç tabakaları oluşur ve bu tabakalar hem ısı kaybına sebebiyet verir, hem de ısıtma için kullanılan elektrik sarfiyatını arttırır. 
Herhangi bir ürünün imalatında kullanılan yumuşatılma işlemine tabi tutulmamış su ise, imal edilmek istenen prosesteki kaliteyi düşürür ve imalat esnasında gerekli olan kimyasal madde tüketimini arttırır. 

Evlerimizde Sert Su Kullanılması Ne Gibi Problemlere Neden Olur?
Yumuşatma işlemine tabi tutulmamış sert su, evlerimizde de adeta baş belasıdır. Zira sert sularla temizlenmeye çalışılan kıyafetler bir müddet sonra sertleşir ve renklerinin canlılığını kaybeder. Temizlikte kullanılan kimyasal maddelerin ve sabunun tam anlamı ile görev yapmasına müsaade etmez. 
Çalışmalarında suya ihtiyaç duyan; kombi, çamaşır makinası, bulaşık makinası, su ısıtıcısı, çay makinası gibi elektrikli ev aletleri ve beyaz eşyalarda yumuşatılmamış su kullanımı durumunda belli başlı arızaları gösterirler. Sert su ısıtıldığında içinde bulunan magnezyum ve kalsiyum karbonat suyu terk ederek bu cihazların rezistans bölümüne yapışırlar. Bu durumda aynı ısıtma işlemi, bir müddet sonra daha fazla enerji sarfiyatı ile gerçekleştirilir. Yumuşatılmamış su, üzerinden geçtiği her türlü alanı zaman içinde tahrip eder.

Görüldüğü üzere sert suyun yumuşatılma işlemine tabi tutulmaması durumunda birçok olumsuz durum meydana gelerek; hem ülke ekonomisinde, hem de bireysel ekonomimizde ciddi hasarlar oluşur. Bu nedenle küçük bir yatırım gerçekleştirerek su yumuşatma ünitelerine sahip olmamız gereklidir.


TANDEM YUMUŞATMA SİSTEMİ
Su yumuşatma sistemlerinin en çok kullanılan tipidir. Tandem yumuşatma sistemleri iki yumuşatma ünitesinden oluşmaktadır. Sistem geçen su miktarına göre volumetrik olarak kontrol edilmektedir. Tandem sistemleri ve dubleks sisteminden her bir yumuşatma cihazı sırası ile rejenerasyon devresine girer ve hazır hale gelince prosesteki ünitenin doymasına ve projesi kendine devretmesini bekler. Bu sayede insan müdahalesine ihtiyaç duymaksızın ve rejenerasyon işlemleri için proses durmadan günün 24 saati daima şekilde yumuşak su üretmiş olur.  Belli miktarda sert su reçine yapandan geçtikten sonra, reçine tanecikleri tamamıyla, sertlik, mineralleriyle kaplanır. Bu durumda sertlik minerallerinin tutulması son bulur. Sertlik iyonlarının tekrar suya tutulabilmesi için reçine taneciklerinin sertlik minerallerinden kurtarılarak tekrar sodyum taneciklerinin bağlanması gerekir. Bu işleme '' rejenerasyon '' adı verilir. Rejenerasyon işlemi, geri yıkama, tuzlu su emiş, durulama, hızlı durulama ve tuzlu su dolum olmak üzere 5 aşamanın tamamlanması sonucu reçine, kalsiyum (Ca2+) ve Magnezyum (Mg2+) iyonlarını bırakırken, sodyum (Na+) iyonlarını tekrar kendine bağlar ve servis pozisyonuna hazır hale gelir.
YUMUŞATMA SİSTEMLERİ (TANDEM YUMUŞATMA, MİNİ VE MAXİ KABİNET YUMUŞATMA SİSTEMLERİ VE TUZ TANKI)

DEBİ, ZAMAN KONTROLLÜ OTOMATİK VALF SSTEMLERİ

içme ve kullanma suyu için pH ve ORP' nin önemi


pH ve ORP Nedir ?

pH Nedir?

  1. pH
  2. pH = hidrojen potansiyeli, bir çözeltideki asidiklik ve alkalilik yoğunluğunu gösteren ölçüm birimdir. 0'dan 14'e kadar olan bir skalada ölçülür. Su içindeki oksalik asidin artması suyu asidik, hidrojen iyonlarının artması ise suyu alkali özellikli yapar. Her bir sayısal artış hidrojen iyonlarının veya oksalik asidin 10 kat daha arttığını göstermektedir. Örneğin; pH tablosundaki rakamın 1 sayı artması 10 kat fazla alkali, 1 sayı düşmesi ise 10 kat fazla asidikliği gösterir.
    Kısa bir özet olarak;
    • Bir sıvının asidikliği veya alkaliliği pH olarak ölçülür. 
    • pH hidrojen iyonlarının (atomlarının) ölçümüdür.
    • Sıvının içinde fazla miktarda H+ (hidrojen iyonu) varsa sıvı daha asidiktir.
    • Sıvının içinde daha fazla OH- (hidroksil iyonu) varsa sıvı daha alkalidir.
    • Elektriksel bir görüş olarak, alkalilik ve asidiklik hidrojen iyonlarının pozitif veya negatif olarak taşıdıkları elektriksel enerji yüküne bağlıdır.
    • Vücuttaki tüm kimyasal süreçler atomların elektriksel yüklerinin karşılıklı olarak birbirine uygun olması durumunda başlar ve tamamlanır.
  3. Vücudun pH Dengesi
İnsan vücudu homeostazi (organizma iç ortamında normal değerlerin korunması hali) fonksiyonuna bağlı olarak vücut sıvısını pH 7,365 seviyesinde tutmaya çalışır.
Buna bağlı olarak, vücut her bir organın da dengesini korumaya çalışır ve bunun için pankreastaki pH 8,8 seviyesindeki en yüksek pH değerine sahip alkali vücut sıvısını kullanır. Diğer yandan ise vücuttaki asidik oluşum sürekli olarak vücudun kendini koruma işlevini zayıflatmaktadır. Tüm bunlar olurken görünürde hiç bir hastalık belirtisi olmaz.
Alkali iyonize su içmek vücutta fiziksel olarak oluşan asidikliği engelleyerek yaşlılık hastalıklarından korur ve vücudun homeostazi fonksiyonunu destekler.

ORP Nedir?

  1. ORPOxidation Reduction Potential tanımının baş harflerinden oluşmuş bir kısaltmadır. Anlamı; oksidasyon indirgeme potansiyelidir. Bir çözeltinin oksitlendirme veya indirgeme gücünü milivolt (mV) değeri olarak belirleyici bir ölçümdür. Redoks potansiyeli olarakta adlandırılır.
    Kısaca, ORP ölçümü suyun kalitesini belirler. Ölçüm sonucu pozitif bir değer çıkmışsa bu suyun oksidasyon yani paslandırma ve bozucu/çürütücü etkilerinin olduğunu, negatif bir değer çıkmışsa bu suyun paslanmayı engelleyici özellikte yani antioksidan güce sahip olduğunu gösterir.
    Oksidasyona iki atom arasındaki elektronların değişimi yol açar. Bu süreçte bir elektron kaybeden atoma oksitlenmiş (yükseltgenmiş), bir elektron kazanmış diğer atoma ise indirgenmiş denir. Bir demir parçası üzeride oluşmuş pas, rengi kahverengiye dönüşen bir elma dilimi günlük yaşantımızda sıklıkla görebileceğimiz basit bir iki oksitlenme örneğidir. Bu durumun vücudumuz içinde olması ise birçok değişik hastalığa neden olur.
  2. Sağlık İçin ORP’nin Anlamı Nedir?
    Okside edici yiyeceklerin ve içeceklerin tüketilmesi vücut sıvılarının kimyasal karakteristiklerini kötü yönde etkiler.  Birçok yiyecek ve içecek yüksek oksitlendirici özellikte ve elektron yoksunudur. Aynı şekilde, özellikle organik olarak yetiştirilmiş sebzelerde fazlaca bulunan, negatif hidrojen iyonları ile desteklenmiş bir diyet ise vücut sıvılarına olumlu etki sağlar.
    Doğal olarak, yiyecekler ve içecekler arasındaki ORP değerleri oldukça geniş değişkenlikler gösterir.  Dahili olarak vücudumuzu olabildiğince okside olmaktan korumak ve sağlığımız için yediklerimiz ve içtiklerimizin negatif ORP değerine sahip olmasına önem vermeliyiz. Örneğin; alkollü içecekler, soda, et v.b gibi ironik olarak çok popüler olan bazı yiyecek ve içeceklerin çok güçlü okside edici özellikte olduğunu bilmek birçok insanda hayal kırıklığı yaratabilir.
    Yanısıra, taze yiyecekler ile bunların farklı üretim işlemlerinden geçmiş halleri arasında ilginç kıyaslamalar da yapılabilir. Örneğin, taze sıkılmış portakal suyunun ORP ölçümü -100 ila -200mV arasındayken birçok paketlenmiş portakal suyunda bunun +200mV gibi oldukça yüksek bir değerde olduğu görülmektedir. Bu tüm diğer meyve suları için de geçerlidir.
  3. Alkali İyonize Suyun ORP Değeri Nedir?Çeşme suları ve diğer su çeşitleri pozitif ORP değerine sahiptir. Normal bir çeşme suyunun değeri +250 mV ila +400 mV arasındadır ki ve bu suyun oksidasyon engelleme veya indirgeme potansiyeli olmadığı anlamındadır. Yapılan testler birçok şişelenmiş suyun ORP değerlerinin yaklaşık +200 ila +300 mV olduğunu, yani neredeyse çeşme suyu ile aynı değere sahip olduklarını göstermektedir.
    İyonizerden elde edilen alkali iyonize su, seçilen pH ayarına ve kullanılan sudaki minerallerin miktarına bağlı olarak,  -200 ila -500 mV arası ORP değerine sahiptir. Bu, alkali iyonize suyun çok yüksek oksidasyon indirgeme gücüne yani antioksidan özelliğe sahip olduğunu göstermektedir.
    -550 mV’ un altındaki değerler insan bünyesi için çok güçlü kabul edilmekte ve bu nedenle de içilmesi tavsiye edilmemektedir.

Suyun Polaritesi ve Vücudun Biyoelektriksel Dengesi

Vücudumuzda gerçekleşen biyolojik reaksiyonların tümü biyoelektriksel değişimler sonucunda gerçekleşir.  Vücut sıvımızdaki sodyum ve potasyum iyonlarının yoğunluğunun değişmesi ise biyoelektriksel değişimleri oluşturur. Suyun polaritesini belirleyen alkali mineraller olan pozitif (+) yüklü sodyum ve potasyumun dengesi çok önemlidir. Bu dengenin bozulması hücrelerin ve hücre fonksiyonlarının bozulmasına neden olur.
Vücudumuz hücrelerinin beslenmesi ve fonksiyonlarının aksamaması için hücre içi ve çevresindeki suyun yeterli seviyede sodyum, potasyum, kalsiyum ve magnezyum iyonlarına ve uygun bir polariteye sahip olması gereklidir. Alkali iyonize su bu özelliklere sahip tek sudur.

15 Haziran 2012 Cuma

Ters osmos (Reverse Osmosis) Nedir ?

Dünyada Su

Su kaynakları kendini yenileyebilen ama sınırlı olan doğal kaynaklardır. Dünyadaki toplam su miktarı yaklaşık 1,4 milyar km3 tür. Yerkürenin %70’ i su ile kaplıdır. Bu açıdan bakıldığında sorun su kaynaklarının tükenmesi değil, kaynakların doğrudan kullanılamaz hale gelmesidir. 

Dünyadaki suyun dağılımı şöyledir.
 
Türkiye’ de Su
  • Türkiye’nin toplam yüzölçümü 780 000 km2 (78 milyon ha) dır.
  • Türkiye’de yüksek dağlardaki küçük göllerle birlikte 120’den fazla doğal göl bulunmaktadır.
  • Ayrıca 555 baraj gölü bulunmaktadır.
  • Baraj ve doğal göller çıkıldığında kalan alan 769 600 km2 dir.
  • Tatlı suların en önemli yenilenebilir kaynağı yağışlardır.
  • Küresel yıllık yağış ortalaması metrekareye 1000 mm,
  • Türkiye’de yıllık ortalama yağış ise yaklaşık m2 ye 643 mm’ dir. Ancak bu yağışın alansal dağılımı homojen değildir.
  • Türkiye 26 adet hidrolojik havzaya bölünmüştür.
      a)      Nehir Havzası: 15
      b)      Dere Havzası: 7
      c)       Denize Boşalan: 4

   Bu genel bilgilerden sonra asıl konumuz olan ters osmosa yavaş yavaş deyinelim.


   Membran prosesler dört guruba ayrılır;
    • Mikrofiltrasyon (MF)
    • Ultrafiltrasyon (UF)
    • Nanofiltrasyon (NF)
    • Ters Osmos (RO)

         Ters Osmos (TO)
Ters osmos, konsantre çözeltiye çözeltinin osmotik basıncından daha yüksek basınç uygulanmasıyla ortaya çıkan kütle transfer olayıdır. 
Ters osmos membranları bütün çözünmüş organik ve inorganik türleri ayırabilmektedir. Ters osmos olayının teorisi, solvent ve çözeltilerin membran üst tabakasında çözündüğü ve difüze olduğu çözünme - difüzyon modeline dayandırılmaktadır. Ters osmos membranlarında 20–100 bar arasında değişen yüksek basınçların uygulanması gerekmektedir. Son yıllarda membran üretiminde meydana gelen gelişmelerle birlikte düşük basınçlı ters osmos membranları da kullanılmaya başlamıştır. Uygulanan basınç, besleme suyuna bağlı olarak 7 bar’ a kadar düşürülebilmektedir.
Ters osmos, genel olarak aşağıdaki amaçlar için kullanılır:

• Tuz giderimi ile proses suyu eldesinde

• Deniz suyundan içme suyu eldesinde

• Atıksulardan, sorun yaratan iyonların uzaklaştırılmasında


MEMBRANLAR






TERS OSMOSUN PRENSİBİ...





*** Yardımlarından dolayı Çukurova Üniversitesi Çevre Mühendisliği bölümü sınıf arkadaşım Onur Işık ' a  ve Bölüm başkanımız sayın Prof. Dr. Ahmet Yüceer' e  teşekkürü bir borç bilirim.

24 Mayıs 2012 Perşembe

ATIKSU ARITMA TESİSLERİ TEKNİK USULLER TEBLİĞİ


DEZENFEKSİYON


DEZENFEKSİYON
Günümüzde dezenfeksiyon sistemleri dört ana başlıkta toplanabilir:
1.Klor
2.Ozon
3.Bakteri filtrasyonu
4.UV ile dezenfeksiyon
1).Klor ile Dezenfeksiyon:
Bu sistemin avantajları depo etkisinin olması, ucuz olması ve uygulamasının kolay olmasıdır. Bir kuyuyu dezenfekte etmek istediğimiz zaman içine klor atmak yeterlidir. Bina girişlerinde ana giriş suyunun dezenfeksiyonu için dozaj pompası ile klorlamak, kolay ve etkili bir çözümdür.
Klorlu sistemin dezavantajları ise şöyle sıralanabilir:
Suda koku yapması, etkisini gösterebilmesi için 20-30 dakikalık bir sürenin gerekmesi, bu sebeple de bir reaksiyon kabına ihtiyaç olması ve klor ile reaksiyona girebilecek organik maddelerin suda bulunmaması gerekmesidir. Su amonyak ihtiva ettiği taktirde klorlamanın kanserojen etkisi olabilmektedir. Bina girişlerinde klorlamadan sonra suyun bir depoda bekletilmesi gerekmektedir.
OTOMATİK ORP KONTROLLÜ KLOR DOZAJ SİSTEMİ

2).Ozon ile dezenfeksiyon:
Ozonun en büyük avantajı; kokusunun olmaması, çok kuvvetli bir dezenfektan olması, çabuk tesir etmesi ve suda kimyasal bir değişim yapmamasıdır.
Ozonun dezavantajları ise; ozon gazının çok zehirli bir gaz olmasından dolayı sistemin pahalı olması ve buna bağlı oalrak diğer sistemlere göre daha komplike olmasıdır. Ozon sisteminin bakımı ve servisi için diğer sistemlere göre çok daha kalifiye eleman gerekmektedir. Ozon sistemlerinin kullanım alanlarını, büyük kapalı havuzların bulunduğu eğlence parkları, şişeleme endüstrisi ve kimya sanayii olarak sıralayabiliriz.

3).Bakteri filtrasyonu:
Bu tip filtrasyon çok özel kartuşların kullanılması sebebiyle, yüksek debilere uygun olmayan ve genellikle hastane ve laboratuarlarda kullanılan bir sistemdir.

4).UV ile dezenfeksiyon:
Türkiye'de UV sistemi kullanımı içme sularının dezenfeksiyonu ile gündeme gelmiştir. UV cihazları doğru dizayn edilip seçildikleri takdirdr bu cihazlar ile güvenli ve uygun maliyetli dezenfeksiyon yapılabilir. Bu sistem kimyasal maddeler suya katılmadığı ve suyun tadı değişmediği ve de başka mikroorganizma veya kimyasal bileşimler ortaya çıkmadığı için tercih edilmektedir. Ana kullnım alanlarını; evsel içme suyunun dezenfeksiyonu, otel ve retoranların kullanım ve içme sularının arıtılması, yiyecek ve içecek endüstrisinde, konserve fabrikaları ve şişeleme tesisleri olarak sıralayabiliriz.

UV DEZENFEKSİYON SİSTEMİ